Anlamakta ve kendime izah etmekte zorlanıyorum. Hoş kendini ülkenin sahibi olduğunu sananlar açısından bizlerin ne düşündüğü çok ta önemli değil. Bu bencil anlayış ülke insanın arasına kalın duvarlar örüyor kimsenin umurunda değil.
Ama ben yine de öne çıkıp biraz da edepsizlik yapıp sorayım. Ülkenin ve ülke insanın bu kadar derdi varken, bu kadar sıkıntısı varken ve bir birimize düşmüşken, Türk olmak ya da Kürt olmak, ve ya alevi olmak gibi yeni yarışlar icat edilmişken (ki insan değilsen Türk olsan ne olur, Kürt olsan ne olur, Alevi olsan Sünni olsan ne olur?). Bu hengame de önüne gelen önüne geleni boğazlamayı düşünürken ve bu karanlık ortamdan yararlanmak için bir çok kişi, kirli örgüt, emperyalist devlet avuçlarını ovuştururken bu cami ve cem evi projesi nerden çıktı. Neden çıktı desem, niçin çıkarıldı desem ve bu düşüncenin oluşturulmuş bir alt yapısı var mıydı desem, mesela hükümetin veya bu konuda kendini yetki sahibi olan insanların haberi var mıydı desem yılanın deliğine çomak mı sokmuş olurum acaba?
Yoksa zaten Hükümetle arası hayli açık olduğu söylenen cemaatin bu projeyle hükümeti sıkıştırmak ve zaten ağrıyan başını biraz daha mı ağrıtmak istedi dersiniz?
Bilgi sahibi olmadığımız bu konuda çok bir şeyler söylememiz de imkan dahilinde değil. Zira Muhterem Hocamızın televizyon kanallarında o kadar çok liberal ve kıblesi batı olan adamlar konuşuyorlar ki, sanırsınız yeryüzünün en akıllısı onlar.
Bin kere maşallah, o kadar çok bilgi sahibi olan ya da fikir yürüten gazeteci, televizyon yorumcusu, köşe yazarı var ki, insanın kendine sorası geliyor “bu kadar akıllı, bu kadar ön görüsü net adamların bol olduğu bir ülkede, neden hala bir birimizi anlamakta, birimizi sevmekte başarılı değiliz. Neden ama neden insan insana yaşamayı bilmiyor, yana yana durmayı beceremiyoruz. Neden hala birileri düşmanlık çoğaltmaya çalışıyor?
Ülkenin yaşadığı olaylar ya da içinde bulunduğu sıkıntılar konusunda kendi düşünce ve fikrini beyan etmeden. Bu fikrini komu oyuna duyurmadan, adamlarının da bu fikirleri savunmaya hazırlamadan. Kamuoyunun ne diyeceğini tartmadan, karşısına nasıl bir manzara çıkacağını bilmeden, Fethullah hocamız, Alevi kardeşlerimizin en etkili en yetkili isimlerinden biri olan İzzettin Doğan hocayla konuşarak. Anlaşarak ve birlikte karar vererek, Ankara’nın kalbinde böyle bir yapı inşa etmeleri nasıl izah edilebilir, bununla kime hangi mesaj verilmeye çalışılmaktadır?
Zira açılışa hükümetin bir bakanı katılmış olsa da, yine devletin başka bir bakanı bu projenin bir devlet projesi olmadığı söylendi.
Ve bu projeyle cami ile cem evinin yan yana durabileceği, göz göze bakabileceği, birlikte ibadet edilebileceği anlatılmaya çalışılıyorsa, bu bilginin bu anlayışın kaynağı İslam’ın neresindedir. Diye bir soru sorsak birilerine saygısızlık mı etmiş oluruz. Zira ülkenin birçok cemaat liderinin “yanılmaz ve yanlış yapmaz ne karar verirse doğrudur” inancı artık Hocamız için de geçerli hale gelmiştir.
Elbette bu ülkede isteyen her insan her topluluk, her cemaat ve gurup (bunlara başka inançta olduğunu söyleyenler de dahil) istedikleri gibi ibadetlerin ve ibadet yerlerini yapabilmelidirler. Fakat Alevi kardeşlerin daha neyin peşinde oldukları ve ne istedikleri belli değil. Hoş bu bizi ilgilendirememelidir.
Ama diyorum bu cem evi bir dergah mıdır, bir cami midir, bir tapınak mıdır,bir zikir hanemidir,bir zaviye ve çilehane midir? Diye sorduğumuz sorularımızı da sağa sola çekmesinler. Zira biz aramızda birçok farklılıklar olmasına rağmen onları da Müslümanlardan biliyor O inanç üzere yaşadıklarını düşünüyoruz. Kimse yanlış yere çekmesin bakın Sünnilerden biliyoruz demiyorum.
Hem şahit olduğum kadarıyla, çok yakın arkadaşlarımdan biliyorum ki, Alevi kardeşlerimizin çoğunluk kısmı “camisiz din ve İslam” olmaz diyorlar.
Yani bu insanların imkan dahilinde bir birlik oluşturup ona göre karar vermeleri gerekirken önüne gelen konuşmayı bir marifet sayıyor. Ve hoş şimdilerde Sünni dediğimiz birçok gurup, birçok topluluk ta aynı dağınık manzara içinde kimin ne dediği çok ta belli değil. Yani ey ahali Sünni olanımızla Alevi olanımızla İslam’ın üstüne çullanmışız, kolunu kanadını kırmaya çalışıyor adeta onun yok olup gitmesine gayret gösteriyoruz.
Mesela ben şu Alisiz Alevilik denen şeyi hiç alamadım, gerçekten bu yeni bir din mi?
Bildiğim tek şey ülkeye yeni nizam getirdim diyenlerin, yeni sistem kurdum diyenleri bu ülkede tekkeleri dergâhları zaviyeler kapatarak bu ülke insanın böyle bir birine düşman haline getirmesidir. Şimdi ben bunu böyle demekle o gün veya bugün o tür hayatların İslam’a çok uygun olduğunu söylüyor değilim, bunu ayrıca yazar tartışırız.
Hoş kimsenin kime inanacağı, nasıl hareket edeceği, nasıl ibadet edeceği, yaptıkları ayinlerin nasıl olacağı konusunda bu insanların dışında kimse bir söz söyleme hakkına sahip olmamalı, yani isteyen isteği şekilde inanabilmeli, istediği şekilde ibadet edebilmeli veya etmeyecekse de kimse ona karışmamalı. Ama ne yaparsak biz bir ortak kültürün, ortak coğrafyanın, ortak vatanın birlikte yaşayan, birlikte nefes alan bireyleriyiz. Bunun içinde bir birimize hakkımız olarak yaşıyoruz, bundan dolayı bu kakı hep gözetmeliyiz, zira biz önce insanız, önce insan olmalıyız. Bu insani duygulardan uzak kaldığımız için bu toprakları bu ülkeyi bir birimize yaşanmaz kılıyoruz. Artık bunun farkında olmalıyız.