Kimse bilmiyordu, bilmiyordu şehir ahalisi, sen bilmiyordun. Oysa ben hep aykırı ve cevapsız bir soruydum yüreğimin derinliklerinde. Ne dışarıda belirip belirip kaybolmaya, nede gelip içeri de kalmaya gücüm vardı. Vicdanları yoktu, yoktu yürekleri, söyleyecek sözleri yoktu, kan lekesiydi elleri görüldüğüm ilk yerde vuracaktı beni avcılar. Bilmiyorlardı kanımda boğulacaktır bezirgânlar, yüzüme bakmaya korkacaktı cellatlar ve en çok beyaz adamlar sevinecekti vurulup düştüm diye, en çok birinci oğlu sevinecekti düzenin, kervanlarımızı şehre sokmayanlar sevinecekti.
Oysa beni hep sen vur istedim, sen dokun istedim, yaralanmış kalbime, senin ellerin değsin istedim, senin gözlerin değsin istedim başımda kanat çırpan kuşların gözlerine, bir oruç gibi, Filistinli bir çocuk gibi, Suriyeli sığınmacı bir kadın gibi, gün batımını seyreden yaşlı bir şehir gibi, senin gül ellerin değsin istedim ellerime. Bilsin istedim ahali, bilsin istedim şehrin valisi, benim Meryem’im sensin. Kalbime düşen ilk yıldırım sensin, bilsin istedim gece kuşları.
Sen düşüyorsun aklıma, delikanlı yağmurlar düşüyor, birkaç gün sonra çekip gidecek oruç düşüyor, ahir zamanla ilgili hadisleri düşüyor Muhammed’in(zerrelerin adedince salat ve selam) Nuri Pakdil düşüyor, alev içinde yanan şehirler düşüyor, namazsız kadınlar düşüyor başı boneli, hutbe-i Şamiyeyi okuyan adam düşüyor, şiir ağrılarım büyüyor yüreğimde, balkondan sarkan çocuklar düşüyor, zamanlı zamansı kanayan kalbim dökülüyor avuçlarıma, en dayanılmazı ümmetin hali düşüyor, oturup ağlıyorum, kimse görmüyor, sende görmüyorsun, diz üstü çöküp ağlıyorum gecenin ortasında. Yakası yırtık gömleklerimden utanmıyorum ey ahali.
Biliyorum bedelini ödeyemeyeceğim sözler ile çıktım yola, gök yüzüne bakar gibi bakıyorum oysa geçeceğin yollara, yollara gözlerimi seriyorum, ellerimi seriyorum, İbrahim’den söz eden ayetler asıyorum dallarına ağaçların,deli divane selamını bekliyorum geceleri,batık bir gemi oturuyorum gecenin ortasına,gece uykusuz ben uykusuzum,kim bilir sende uykusuzsun, kim bilir sende kendinle hır gür edip duruyorsun,sende tersinden giyiyorsun gömleklerini İsmail gelsin düzeltsin diye.Oysa o İsmaillerden kalmadı yer yüzünde,ve şimdi yer yüzü İsmailsiz,İbrahimsiz dünya,şeytan koşturuyor Nemrutlar.
Anladım ne zormuş senden uzakta seni aramak, seni yaşamak bu beton yığını evlerin ortasında, ne zormuş bu oruç günlerinde, bu sarhoş kentlerin yanı başında tövbelere durup deniz sularında yıkanıp kirden kurtulmak. Ne zormuş gülü sen kokan, camileri reyhan kokan akşamlarda ikmale kalmak. Her gün bin salavat getir diyen annemin ellerinden öpüyorum, ellerinden öpüyorum Ebu-Zerin.
Biliyorum böyle günlerde, yaralarımızın yarsız kaldığı günlerde, Allah’ız kaldığı günlerde kentlerin yaransız yunulur sızılar. Gıyabımda konuşur ahali, deli olmuş derler, oruç tutmuş derler, sevdalanmış derler, aklını savurmuş derler, mancınıktan düşmüş derler, ceylan avında düşüp ayağını kırmış derler, ne derlerse desinler, hangi günahı koyarlarsa koysunlar omuzlarıma,yemin etmişim,ah etmişim, söz vermişim kitaba,söz vermişim mazlum çocuklara,ben sadece ayetlerin altında,ayetlerin emri altında,sevdası altında Muhammed’in,Ayşe’nin aşkı adına,Fatıma’nın nuru adına,senin adına,oruç günlerinde tutunduğum sahurlar adına, ahali ne demesine,ne diyeceğine bakmadan dualarımın altına üstüne eklediğim yalnız senin adın.
Tekin değildir dünya, kaybolup giden bizim çocuklarımız, ümmetin çocukları nedensiz savaşların ortasında kaybolup giden, bizim sevdalarımız. Kirlenen, duymak istemeyen varsın duymasın ümmetin kadınları, ümmetin anneleri kirletilen ve elleri çok kanlı şimdi dünyanın. Amerika’nın elleri çok kanlı, çok kanlı batının elleri, hüzün yumağı yüreğim, yüreğim sen dolu, oruç dolu kuşların gözleri.
Biliyorum aykırı bir soruyum yazının ortasında, karanlığa yatıyor sözlerim darılma, darılma “Böyle Müslümanlık olmaz” deyişlerime ve darılma “biz bu halimizle Muhammed’i olamayız” deyişime.
Çok uzaklardan yazmıyorum, sen benden daha iyi bilirsin bu kentleri, bu insanları daha iyi tanırsın, daha iyi tanırsın bu Ebu-Zer düşmanlarını. Onun için darılma biz yenilenlerden olduk, kaybedenlerden olduk, dünyayı sevenlerden olduk, eşyaya tapanlardan olduk, ağır gelecek ama biz yalancılardan olduk ve tutmadık Rabbimize verdiğimiz sözü, sevdamıza sahip çıkmadık, davamızı sahip çıkmadık ve çok ucuza sattılar bazıları onu.
Onun için ey selamına hasret olduğum, ey elini tutmak istediğim, ey gözlerine bakmak istediğim, ey sözlerimde saklı olan, ey gecelerimde dualarıma ortak ettiğim, sen bari anla beni. Ve sen bari “gel dersem” gel yanıma. Bak şimdi çırılçıplak dolaşıyor Yusuflar yeryüzünde, eşiğinden besmele ile gireceğin kapılar yok, sırtını duvara yaslanmış adamların umurunda değiliz, bari bir birimizin umurunda olalım NE DERSİN?
BENİM SÖZLERİM BİR GECE YÜRÜYÜŞÜ DÜNYANIN BİR YERİNDE. DOĞRU SÖYLÜYORSUN DEMEK ZORUNDA DEĞİLSİN SIKILMA.