Bugün uzun uzun yazacak değilim, yeni şiirler yazacak halim de yok, ağrılar içinde, acılar içinde sağım solum, kim ne derse desin, varsın “çok uzattın” desin bazıları. Esmanın gözlerini topluyorum yerlerden, ellerini topluyorum, kana bulanmış saçlarını topluyorum, yüreğinde yazılı notları okuyorum. Babasına duyduğu sevdaya dokunuyorum, ellerim yangın yeri, yangın yeri yüreğim, duyun ey ahali, bütün meydanlar yangın yeri.
Ve simdi siz “yaşadığını mı sanıyorsunuz?” yaşama değer mi bu dünya, bu zalimlerin bastığı yerlere basmaya değer mi. Değer mi bu kentlerde bu kadar yüksek binalara sevdalanmak. Söyleyin ey ahali, siz söyleyin ey evinin kapısını kapatanlar ve haberi olmayanlar zulümlerden ve bana kızmadan arkamdan küfür etmeden ey imamlar siz söyleyin. Şehrin müftüsü kardeş sen söyle, sen söyle ey siyasetçi dostum, partili arkadaşım, sahip olduğunuz bunca servet, bunca mal mülk, bunca para pul, bunca makam mevki haydi hep birlikte söyleyin. On yedi yaşında davası için şehit olmaya gitmiş ve şehit olmuş Esma kızımızın bir elinin bir parmağı eder mi bunca servetiniz? Ve sizler hepiniz yalancı pehlivanlarsınız bu meydan yerinde.
Evet, bugün uzun yazacak değilim, vallahi kimseye de kendimi pazarlamıyorum, böyle bir şey yapmaya kalksam beş para etmeyeceğimi de biliyorum. Biliyorum bu pazarlarda bize alıcı çıkmaz, ama ben akşam çadırıma gidiyorum. Kim bilir bu son nöbetim, son dolaşmam meydanda yüreğim kan revan içinde, kalbim dışarı fırlayacak gibi ve sorular, sorular, ne çok sorular büyüyor içimde.
Kim bilir neden demişti, niçin demişti, yoksa o zaman O’da mı kendini garip hissetmişti, oysa Rabbi O’na kefildi, isteseydi dünya bir zümrüt yığını olup ayaklarına serilecekti, ama O yalnız kulluk istedi, kulluğunun kabulünü istedi, O yalnız kul Muhammed olmak istedi ve öyle oldu.
İşte O kul Muhammed buyurdu ki:” Bu din garip geldi, yakında yine garipliğe avdet edecek, o gün geldiği zaman bu dine garip garip hizmet edenlere ne mutlu”. Yoksa şimdi biz o günleri mi yaşıyoruz, o günle geldi mi acaba ve şimdi beyaz adamlar tarafından horlanan, o yüksek evlerin sahipleri tarafından zelil görülen, firavunlar ve onların temsilcileri tarafından zulmedilen öldürülen İnsanlar Aziz Peygamberin söz ettiği o garipler mi dersiniz? Eğer onlarsa ve bizde onların yanında ve safındaysak Rabbimiz hamdolsun sana, hamdolsun bizi o gariplerden kıldığın için, hamdolsun sana bizi meydanlara çıkardığın için, hamdolsun sana bize Esma gibi bir kız, babası gibi bir kardeş, Mursi gibi bir Mücahit verdiğin için.
Onun için o gariplerin içinde olayım diye, nöbet yerinde görüneyim diye, meleklerin çektiği çekimlerde adım yazılı olsun diye çadıra gideceğim, temsili Adeviyye meydanına gideceğim, ölümü güzelleştiren yere, kardeşliği pekiştiren yere, yani ayetleri kendilerine bayrak edinen insanların yanına gideceğim.
Gücüm yeterse ve dilim dönerse, zalimlere duyduğum öfkemi yenebilirsem, kim bilir belki Esmayı anlatırım onlara, Meydanların kutsallığını, dağların sözünde durması, yanıyorsan eğer yağan karların üşütmediğini, gerekiyorsa mülteci yaşamanın iyi bir şey olduğunu anlatırım kardeşlerime, bacılarıma.
Dün saygı duyduğum bir hocama anlattım ve dedim ki “Hocam şu gökyüzüne kafa tutarcasına ne kadar yükselen bina varsa, hepsini yıkmak, hepsini yerle bir etmek geçiyor içimden” dedim. Onların sahiplerinin kim olduğuna bakmadan, bakmadan Müslüman mı gayri Müslim mi diye, hatta bakmadan hangi gurubun ağabeyinin evi diye, hangi mürşide biat etmiş bir müridin diye hepsini yerle bir etmek geçiyor içimden. Ve ben onların bu Allah’a baş kaldırır gibi bir tavır içinde olduğunu gördüğüm zaman onların temellerinde ümmetin alın terini gasp edilmiş haklarını, çalınmış emeklerini görüyorum, yoksa ben bazılarının arkamdan konuştuğu gibi bir uslanmaz anarşist miyim diye hocama sordum.
Bunu anlattığım hocam “sen onu bunu boş ver, kendi içinde yükselen putları kır, onları yık ve onları yerle bir et” dedi ve ben dün geceden beri kendimi daha uslu bir çocuk gibi hissediyorum. Belki de hocam doğru söylüyordur, düşündüklerim benim kendi putlarımdır sizde duydunuz, Mısırda büyük firavun tahliye oldu. Yani Firavun aklandı ve biliyorsunuz Mısırı soyup soğana çeviren batılı şirketlerin hepsinin ortağı bu firavun. Ülkenin üçte ikisine sahip alçak ve darbeyle alaşağı ettikleri Mursi de kira evinde oturuyor, zalimlik ne kadar alçak bir tavır görüyor musunuz?
Susayım mı yazayım mı, yazı yazdığım gazetenin başını belaya sokar mıyım? Yoksa “yaz hocam” diyebilirler mi, ne dersiniz? Neyse bugünlük bu kadar yeter ve ben çadıra gidiyorum, selametle kalın, meydanlar eviniz olsun.
SUS-SUS VE SADECE DİNLE SESSİZLİĞİ-AMA MEYDANLARDA OL-KÖLE TACİRLERİ GÖRSÜN BİZİM DAHA SATILMAYACAĞIMIZI…